6 Mayıs 2014 Salı

21. Yüzyılda aşk..

Konuyu iki taraftan da incelemek isterdim lakin erkeklerin aşk konusunda ne isteyip ne düşündüğünü anlayabilseydim zaten çok mutlu bir aşk hayatım olurdu. Yani işin bu tarafını bilen birine bırakmayı tercih ediyorum..

 Kızlara gelicek olursak klasik iki aşık kız tipi vardır. Birincisi her sevgilisinde aynı hataya düşen balık burcu kızlarımız; ikinciyse klasik dengesiz ikizler ruhlu kızlarımız..

 Birinci katagoridenseniz gerçekten bol ağlamaklı, sevgi dolu, oldukça kırılgan ama aynı zamanda bir o kadar da affedici birisinizdir muhtemelen.. Neden gittiği önemli değildir tek önemli olan onu yolundan döndürmek konusundaki çabanızdır. Sonrasında sizin sevginiz her şeye yeter bu ilişkiyi düzene sokar. Sosyal hayatınızda ne kadar güçlü olsanızda aşk konusunda bir o kadar güçsüz olduğunuzu düşünür eğer değer vermişseniz daima onun haklı olduğunu savunursunuz. Ama ne var ki erkekler fazla sevilmekten hiçbir zaman mutlu olmaz hep farklı bir sorun bulup çıkararak sizin düzelttiğiniz her şeyi tekrar dibe sokar ve giderler. Hep giderler gerçi..

 Eğer ikinci katagoridenseniz durumun sizin için de pek parlak olduğu söylenemez. Sevginizi belli etme korkusuyla yanıp tutuşurken sevgiyi alır kaburgalarınızda saklarsınız siz çıkarana kadarsa muhtemelen bütün şansları geri tepersiniz. Her zaman da dur gitme ben seviyodum! demeyecek kadar gururlusunuzdur.. Bol kavgalı, bol şüpheli, hiç alttan almayan, her suçu karşı tarafa yükleyen biri olur çıkarsınız. Gidene neden diye sormak bile adetiniz değildir. Gidiyorsa dönmesin, dönücekse gitmeseydi o zaman der çıkarsınız işin içinden. En azından fiziken.. Ama ne var ki erkekler çok şüpheden de, sevgisiz, ilgisiz kalmaktan da hoşlanmazlar ve genelde gitmeyip, sizi gitmek zorunda bırakırlar..

 Onu istemezler, bunu istemezler e ne ister o zaman bunlar diye sorarsınız şimdi muhtemelen ama o da ayrı bir muamma, en azından benim için.. Bence onlar kendisi de bilmiyor ne istediğini sorun genelde onlardadır sizde değil. Belli bir kız kitlesi var tabi duruma aykırı ama onları konunun dışında tutalım..

 Sonu hep aynıdır ha öyle gitmiş ha sen böyle gitmişsin farketmez. Hepsi üzücü, kırıcı ve yorucudur ama er ya da geç son mutlaka gelir. Size alışmayın demiyorum elbet alışırsınız,seversiniz ama kendinizi tamamen bırakmak hatasına da düşmeyin o zaman o gider sen nerde kalırsın orası meçhul.. Bir parçanız onda, bir parçanız burda, bir parçanız şarkınızda, bir parçanız beraber gittiğiniz yerlerde, bir parçanız mesajlarda, bir parçanız seni seviyorum, sensiz yaşayamamlarda kalır ki bu da külliyen yalan.. Sonra geçmişe bağlı yaşayan, paramparça bir karakter haline gelirsiniz. Evet bazen iyi gidebilir ama iyi gitmeyedebilir. Yaşayan ölü gibi etrafta dolaşmak istemiyorsanız her ikisinide hazır tutun kendinizi.. Kim olduğunu hatırlamasam da bir bilen arkadaşımız ne demiş '' Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceği görmenizi sağlar.'' sizde affedin gitsin, ağlayın ama maksimum bir hafta sonra kaldığınız yerden devam.. Yani son geldiğinde ne tipik bir ikizler olun ne de balık, ortayı ayarlayın. Aksi takdirde dediğim gibi her aşkın sonunda paramparça, yaşayan ölü kıvamında dipten dibe vurursunuz. Ve inanın bana hiç kimse sizden mutluluğunuzu çalıp gidebilecek kadar değerli değildir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pages - Menu

Popular Posts

Blogroll

Navigation Menu

Blogger templates

Blogger news